Mehmet Altan yazdı: Dün mahkeme lideri, bugün avukat…
Tam iki yıl önce şöyle yazmışım:
“Silivri Cezaevi’nde 21 ay boyunca aldığım notların tümünü Basın Tarihi içinde yayımladım. Hatta kitap formatına getirdim.
Öyle ki henüz yayınlanmamış bu kitaba ‘Yüksek Güvenlikli Notlar’ adını bile koyduk…
Ama ortadan vakit geçtikçe, aklıma o notlarda eksik kalan durumlar ve olaylar geliyor.
Hücrelere yapılan her ani baskında, küçük avludaki kanalizasyon kapağı etrafında yolunu şaşırarak uzunluk gösteren yeşil birkaç otun postallarla ezilmesi, soğan yetiştirme teşebbüsünün tehlikeli bulunması, bir gün birdenbire transistörlü radyoların toplanması üzere…
Veya altı silahlı jandarma eşliğinde ellerim kelepçeli Kuledibi Göz Hastanesine götürülmem…
Götüren yetkililerin yol üzerindeki fırından aldıkları ve bir lokma bile paylaşmadan yedikleri o simitlerin kokusu üzere…
Bunları da daha sonra yazmak için bir yana not ediyorum…”
***
Doğrusu bunları hâlâ yazmadım…
Ama evvelki gün tesadüfen “Yüksek Güvenlikli Notlar”da AYM ve AİHM Kararına karşın beni “ağırlaştırılmış müebbete” mahkûm eden mahkeme lideri ile ilgili aktüel bir gelişmeye rastladım…
Basın Tarihi içinde yer alan Silivri Notları‘na gecikmeden eklemek istedim…
***
Birçok insan üzere benim de maruz kaldığım hak ihlalleri nedeniyle devlete karşı açtığı tazminat davasının birinci duruşması garip bir formda tutuklanmamın 4. yıldönümüne denk gelmişti…
Orada bütün süreci baştan sona hem yazılı hem de kelamlı anlatmış, yukarda andığım mahkeme başkanından da kelam etmiştim.
Tazminat davası dilekçesinde yaşadığım yargısal skandalı şöyle özetlemiştim:
“Anayasal cürüm işlenerek benim zorla mahpus yatırılıp çok ağır kayıplara uğratılmam taammüden planlandı ve icra edildi.
Ne yazık ki, soruşturma savcısı Can Tuncay, tutuklayan sulh ceza hakimi Selami Yılmaz, tutuklamayı otomatik uzatan başkaları ve yargılıyormuş üzere yapan, Anayasa Mahkemesi Genel Şura Kararına rağmen ağırlaştırılmış müebbet mahpus cezası veren 26 Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Kemal Selçuk Yalçın, üyeleri Mehmet Akif Ayaz ve Recep Kurt, ağırlaştırılmış müebbet mahpus cezasını onayan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi heyeti Başkan Taner Akıncı, üye Cafer Ay, üye İrfan Şancı hukuka kast ederek hareket etti.
Bunun üzerine basa basa çok net söz ediyorum, çünkü Anayasa Mahkemesi2018/2620 müracaat nosu ile 09.01.2020 tarihinde, bu ağır anayasa ve yasa tanımamazlık ile benim tahliye edilmeyerek ağırlaştırılmış müebbet mahpus cezasına mahkûm edilmemi ikinci bir hak ihlali kabul etti.
Az önce kelamını ettiğim birinci kararda, Anayasa’nın 19/3, 26 ve 28 unsurlarının yok sayılarak tutuklandığımı, velhasıl devletin hata işlediği için ziyana uğratıldığımı genel konsey kararıyla karar altına aldı.
Anayasa Mahkemesinin ikinci ihlal kararı da birinci ihlal kararına rağmen beni anayasal cürüm işleyerek hapishanede zorla tutan ve Anayasa’nın 153. Hususunu yok sayan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinin Başkanı Kemal Selçuk Yalçın ve Mehmet Akif Ayaz ile 27 Ağır Ceza Mahkemesinin Başkanı Abdurrrahman Orkun Dağ ile Seval Alaçam isimli dört yargıcının hata işlediğini saptadı.
Anayasa çiğnenerek zorla tutuklanan, en yüksek mahkeme kararı ile bu ortaya çıktıktan sonra yine anayasayı yok sayarak özgürlüğü zorla hançerlenen birinin uğradığı bu durumu ‘iyi niyetli bir cehalet ya da hata’ olarak yorumlamak mümkün mü?
Olmadığını Anayasa Mahkemesi, iki başka ihlal kararı ile söylüyor. AİHM söylüyor. Yargıtay söylüyor.
‘Hayatınızı alt üst eden, iki yılınızı kezzaplayan bir yanılgı olmuş’ denebilir mi?
Yaşadıklarım insan hayatına kasteden bir skandaldır.
Ve maalesef yargı içindeki bir avuç insan tarafından taammüden ifa edilmiştir.”
***
Geçen gün ne göreyim?
Tazminat davası dilekçemde ismi geçen; AYM ve AİHM kararlarına karşın ağırlaştırılmış müebbet mahpus cezasını onayan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi Lideri Taner Akıncı emekli olduktan sonra çabucak Ersan Şen Hukuk Ofisi’nde avukatlığa başlamış…
***
AYM, AİHM kararlarını yok sayan, hatasız birisine gözünü kırpmadan “müebbet mahpus cezası” verebilen bir mahkeme lideri bugün avukat olmuş.
İnsan avukatlığını merak ediyor.
Başkanı olduğu mahkemelerde kendi kararları ortada iken mağdurların hakkını mı koruyacak?
Ya da müvekkilleri 15 Temmuz Yargısı içindeki “bilgi birikiminden ve tecrübelerinden” mi yararlanacaklar?
Bakalım kimleri nasıl savunacak…
P24’ten alınmıştır.